Buraya geldiğinizde sanki kendinizi kilometrelerce yol gidip İstanbul'un çok dışına çıkmış gibi hissedersiniz... Yeri tam Karadeniz ve İstanbul Boğazı'nın kesiştiği yerde. Antik çeğlarda adı Panium olan bir balıkçı köyü... Şimdiki adıysa Rumeli Feneri... 14 yıllık mazisiyle size anın tadını yaşatıyor...
Mekana daha girer girmez sıcacık bir atmosfer karşılar sizi güleryüzlü personelleriyle birlikte. Sanki evinizdeymişsiniz hissi.. Salaş bir restorant... Öyle ne giydiğinizin filan önemi yok. O atmosfere eşsiz manzara ve martı sesleri eşlik eder. Gitmeden rezervasyon yaptırmakta fayda var. Ve masaya oturduğunuzda da şahane mönüsü karşılar sizi...
O mönüdeki favorim mezeleri... Oraya gidip de karides söğüş, soya soslu uskumru ve levrek marine yemeyeni döverler! Ama yerken parkmaklara dikkat!
Balıklara gelirsek hangisinin mevsimiyse o balığı bulabileceksiniz orada. Yani bayat balık yeme lüksünüz yok.Hepsi birbirinden taze hepsi birbirinden leziz. İster ızgara, ister tava, ister buğlama...
Ve o eşsiz lezzetlere ister rakı kadehlerinizi tokuşturarak ister de şarabınızı yudumlayarak eşlik edebilirsiniz.
Kapanış içinse en tatlı lezzetler sizi bekliyor. Favorim ve tavsiyem dondurmalı irmik tatlısı...
Not: Fiyatlarsa makul. Ama böyle bir yemek keyfi için gözden çıkardığınız miktarın çok da altında değil. Şimdiden afiyet olsun. Dostlarınızla bol keyifli bir o kadar da lezzetli bir gün olsun..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder